• 27 Haziran 2019
  • No Comment
  • 139

Son…

İlk yazımı yazdığımda hatırlıyorum bilgisayarın karşısında ellerim titriyordu. Mesleğe başlamanın heyecanı değildi sadece Orduspor’a bir nevi de olsa hizmet verecek…

 Son…

İlk yazımı yazdığımda hatırlıyorum bilgisayarın karşısında ellerim titriyordu. Mesleğe başlamanın heyecanı değildi sadece Orduspor’a bir nevi de olsa hizmet verecek olmanın tatlı heyecanıydı. Bir dönem altyapısında forma giydiğim kulüp için farklı bir şekilde hizmete başlamıştım. Orduspor için Ordu için birşeyler yapmak istiyordum. Peki ya Orduspor ile nasıl tanıştım, beni bu renklere bağlayan şey neydi, biraz geçmişe gidelim.

Küçüğüz, daha mahalleden dışarı çıkmamışız. Televizyonda gördüğümüz futbolcuların isimlerini söyleyerek top oynuyoruz. Sonra bir Pazar günü babam geldi, abimle bana ‘hadi maça gidiyoruz’ dedi. Bir kalabalık var bilen bilir. Kuyrukta simit-ayran yiyip, içeriye girdiğimizde okuduğumuz gazetelerden şapka yapmıştık. Sonra takım çıktı sahaya, ama ne çıkış, şehir yıkıldı. Sonra hep Pazar günlerini bekledim. Babam deplasmanlara giderken götürmüyordu ama iç saha maçlarına gidiyorduk, zaten stadyumun yolunu da öğrenmiştim. Sabah 9’da gitmeye başlamıştım haftalar geçtikçe.

Yıllar yılları takip etti. Önce staj sonra askerlik için il dışına çıktığımda özlemim daha da arttı. Akrabalarımın Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Trabzonsporlu yapma çabaları gurbetteyken sona erdi. Zaten onları televizyonda hep görüyorduk. Ben ise o şehri yıkan kahramanların sahaya çıkmasını özlemiştim.

20’li yaşlardayım herkesin bildiği Çaykur Rizespor Play-Off maçı. Ben 5 gün sonra askere gidicem. Erkenden aldım bileti. Hem kendime hem de babama. Hep o bizi maça götürecek değil ya, sürpriz olsun istemiştim. Koşa koşa eve geldim, babam tam dışarıya çıkıyor. ‘Baba’ dedim ‘maça gidiyoruz di mi’. ‘Yok oğlum başım ağrıyor’ dedi. Hasta değildi. Koca adam niye öyle dedi ki şimdi. Neyse uzatmadım, vardır bir bildiği dedim ben maça gittim.

Sonra Ankara’daki final. Ne kadar ısrar etsemde göndermedi komutan. Ankara Mamak’tayım o dönem askerlik işte. Abimle Babam ziyarete geldiler. Sonra bensiz final maçına. Bende koğuşa gidip ağladım. Artık aklımda askerlik bitince maça gitmek vardı. Babam bu maça geldiyse hastalığı geçmişti demek ki !

Daha fazla uzatmayacağım Kasım 2011’de babamı kanserden dolayı kaybettim. Ben olayı öğrendiğimden iki saat sonra çapraz nöbete gittim. Nöbette silah namustur derler ya, askerlik bitince Orduspor benim silahim oldu. Daha çok tutundum, sahip çıkmaya çalıştım. En sevdiğim insanla en sevdiğim anılarım vardı. Ben de ileride çocuğuma benim hissettiklerimi hissettirecektim. Ne diyelim nasip değilmiş.

Bana dik yürü diyordun hep, dik yürüyorum. Senin gösterdiğin yolda dimdik ama özür dilerim sahip çıkamadım emanetine… Sonuç olarak artık bu mesleği devam ettirmenin bir anlamı kalmadı, gururla hizmet ettiğim bir Orduspor’un kalmadığı gibi. Saygıyla…

SAMET KARADAĞ / KÖŞE YAZISI

Related post

‘Obsesyon’ !

‘Obsesyon’ !

Obsesyon, halk arasında takıntı veya saplantı diye de adlandırılan bir rahatsızlık belirtisidir. Psikiyatride takıntı deyince akla daha çok ‘obsesyon’ gelir. Kişinin…
Yeşil Sahada Sosyal Mesafe Olur Mu ?

Yeşil Sahada Sosyal Mesafe Olur Mu ?

Uzun yıllardır dillere pelesenk olan bir kalıp vardır. “Çağımızın vebası”. Belki de bu cümlenin en doğru kullanıldığı yıldayız. 2020 yılı, bu…
Ne Orduspor’muş Arkadaş !

Ne Orduspor’muş Arkadaş !

Hatıralarımda kalmış. Ordu’nun tanınan yerel gazetecilerinden birisi olan sayın Mustafa Kemal Poyraz, 2017 yılında ‘Poyraz’ın Köşesi’ bölümünde bu başlıkla Orduspor’un durumundan…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir